Otel ve Tatil Rehberi

Otel ve Tatil Rehberi

  1. Otel ve Tatil Rehberi
  2. İç Anadolu
  3. Kapadokya - Nevşehir
  4. Nevşehir

ADIM ADIM KAPADOKYA

ADIM ADIM KAPADOKYA

UÇHİSAR

Nevşehir- Göreme yolu üzerinde, Nevşehir'e 7 km. uzaklıkta bulunuyor. Bölgenin en yüksek noktasında yer alan ve en eski yerleşimin ne zaman yapıldığı bilinmeyen Uçhisar, yerleşim biçimi açısından Ortahisar'a ve Ihlara Bölgesi'ndeki Selime Kalesi'ne benzemekte.

Uçhisar Kalesi'nin zirvesi aynı zamanda bölgenin panoramik seyir noktası. Kale içerisinde bulunan çok sayıdaki odalar birbirine merdivenler, tüneller ve koridorlarla bağlanmış. Odaların girişlerinde ise -tıpkı yeraltı yerleşimlerinde olduğu gibi -giriş/çıkışı kontrol altına almaya yarayan sürgü taşları bulunuyor. Çok katlı bir özelliğe sahip olan Kale'nin bazı mekanları bugün yer yer göçtüğünden dolayı tüm mekanlara ulaşmak ne yazık ki mümkün değil.

Uçhisar'ın doğu, batı ve kuzeyinde yer alan bazı peri bacaları Roma Dönemi'nde mezarlık amacıyla oyulmuş. Girişleri genellikle batı yönüne bakan mezarların iç kısımlarında ölülerin yatırıldığı klineler bulunuyor. Gerek Kale'nin eteklerinde gerekse Kale'de çok az sayıda kaya oyma kiliseler tespit edilebilmiş. Bunun nedeni belki de çok sayıda kilise ve manastıra sahip olan Göreme'nin Uçhisar'a yakın olmasından. Kale zirvesindeki Bizans Dönemi'ne ait basit kaya mezarlarI ise oldukça tahrip olduklarından ve soyulduklarından pek özellik taşımıyorlar.

Uçhisar Kalesi'nde Ortahisar ve Ürgüp'teki (Başhisar) gibi kalesi olan yerleşimlerde savunma amacıyla çevreye uzanan uzun tünellerden bahsediliyor. Fakat bu tüneller yer yer göçtüklerinden dolayı bugün esrarını hala koruyor.

Kale ve çevresindeki peri bacalarına ve yamaçlara mezarlıkların dışında çok sayıda güvercinlikler de inşa edilmiş. Yeterli toprağa sahip olmayan Uçhisarlı çiftçilerin az topraklarına karşılık çok ürüne ihtiyaçları vardı. Güvercin gübresinin tarımda verimi artırdığını bilen Uçhisarlılar peri bacalarının içlerine ya da vadi yamaçlarına güvercinlik inşa ederek bu sorunu çözmeye çalışmışlar.

 

GÖREME 

Antik çağdaki adıyla Cappadocia, Bizans Dönemi’ndeki adıyla Korama ve bugün bilinen adıyla Göreme, bir yandan Orta Anadolu'yla Mezopotamya arasındaki geçişleri sağlarken diğer yandan da Ciliciya'yı Karadeniz'e bağlayan antik yolların kesiştiği noktada yer alan geniş bir bölge. Göreme kasabasının eski adları “Korama, Matiana, Maccan ve Avcılar”. Göreme ile ilgili 6. yüzyıla ait bir belgede ilk olarak 'Korama' adına rastlandığından dolayı en eski adının bu olduğu düşünülüyor. Bu belgede Aziz Hieron'un 3.yüzyıl sonlarında Korama'da doğduğu, Malatya'da 30 arkadaşı ile birlikte şehit olduğu ve elinin kesilerek annesine; Korama'ya getirildiğinden bahsediliyor. Koramalı Şehit Aziz Hieron'un Göreme Açık Hava Müzesi içinde yer alan Tokalı Kilise'de oldukça büyük boyutta resmedilmiş bir tasviri bulunuyor.

Göreme ve çevresinin Roma Dönemi'nde Venessalılarca (Avanos) nekropol alanı olarak kullanıldığı düşünülüyor. Gerek Göreme'nin merkezindeki anıt gibi büyük peri bacasının içine oyulmuş iki sütunlu Roma mezarı, gerekse civarında yer alan çok sayıdaki mezarlar bu görüşü destekliyor.

Orta çağın ilk evrelerinde Hıristiyanlar için önemli bir dini merkez olan Göreme, 11.ve 13. yüzyılda Aksaray yakınlarındaki Mokissos'a bağlı bir piskoposluk merkeziydi. Göreme ve çevresinde çok sayıda manastır, kilise ve şapel bulunmasına karşın yapılış tarihleri hakkında yeterli bir kitabe bulunmuyor. Bu nedenle bu dini yapılar daha çok ya ikonografik açıdan ya da mimari özelliklerine göre tarihlenebiliyor.

Yapılan arkeolojik çalışmalarda elde edilen buluntular, Göreme’nin yaklaşık 5000 yıl öncesine kadar giden yerleşim tarihi olduğunu açıkça gösteriyor. Bölgede çıkarılan prehistorik höyüklerin yanı sıra, özellikle MÖ 2000’den başlayarak Hitit, Frig Pers ve Makedonların bölgede hakimiyet kurmuş olduğuna dair bugün artık kesinliği kuşku götürmeyen bir çok iz bulunuyor. Büyük İskender’in kurmuş olduğu Makedonya Krallığı’nın yıkılışının ardından kendi haline kalan bölgede, MÖ 1. yüzyılda buraya kadar ulaşan Helenistik istilalara kadar bağımsız bir Cappadocia Krallığı’nın hüküm sürdüğünü de biliyoruz.

MS 17-18'de Cappadocia, artık Roma İmparatorluğu’nun sınır eyaleti ve Kayseri yakınlarındaki Eusebia (Mazaka) adındaki eski yerleşim Caesarea adını alarak, imparator Tiberius tarafından eyaletin başkenti yapılmış. Bu eski yerleşmenin de Aziz Büyük Basileos (329-379)'un kurduğu manastır ve hastane çevresinde geliştiği varsayılıyor.

7. yüzyıldan itibaren başlayan önce Sasani ve ardından Arap istilaları yüzünden Bizanslılar, Toroslar’ın kilit noktalarına kaleler inşa etmek zorunda kalmışlar ve bölge ile başkente ardasındaki haberleşme bu noktalardan sağlanmış.

10. ve 11. yüzyıllar boyunca Göreme ve çevresi Ermeni ve Rumların ayrı ayrı ama birbirine çok yakın yaşadığı ve ağırlıklı olarak manastır yaşamının hüküm sürdüğü bir bölge olmuş. Özellikle 13. yüzyıldaki Moğol istilası ve Türklerin bunu izleyen gerileyişi sırasında bugün bile izleri görülen yarı-gizli bir dinsel mistik yaşam tarzı oluşturmuşlar. 1270’te Asya’dan gelerek bugün Hacıbektaş olarak bilinen yeri kendisine merkez yapan Hacı Bektaş Veli’de aynı hayatı Türk dünyası adına kuran bir dervişti. Ancak öğretisi ve bu öğretiyi yaygınlaştırmak için kurduğu okul, yalnızca Anadolu’nun toplamsal yapısını etkilemekle kalmamış, ama aynı zamanda bölgenin bir Türk yerleşmesine dönüşmesinde de büyük rol oynamış. Yine de Göreme ve çevresinde Hıristiyan kültür, kuşkusuz önemli dönüşümler geçirerek, varlığını bugüne kadar kesintisiz olarak sürdürmüş.

Lozan Antlaşması’ndan sonra Rumların boşaltmış olduğu Göreme bölgesinde, Sinasos ve Gelveri gibi köyler ve diğer mahallelerdeki fresko süslemeleri olan yeni yapılar bu toplulukların ürünleri.

Yoğun Arap saldırıları karşısında göç etmeye başlayan Hıristiyan keşişler Cappadocia'nın güneyinde uzanan Melendiz Dağları ile Hasandağı’nın Arap saldırılarına karşı doğal bir kalkan işlevi görmesinden yararlanarak burada kalmaya ve faaliyetlerini sürdürmeye karar vermişler. X.yüzyılda Nicephorus Phocas'ın Bizans imparatoru olmasından sonra önem kazanan bölge, 1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra bu kez Türklerin istilasına maruz kalmış ve çok da fazla direnememişti. Kayseri, önce Danişmentoğulları'na başkentlik etti, ardından 1174'de Selçuklu yönetimine geçti. 1243'te Moğolların eline geçen Kayseri, daha sonra Ertena Beyliği idaresine girdi. Bölgenin Osmanlı hakimiyetine girişi ise 1515'te Yavuz Sultan Selim zamanında oldu.

ÇAVUŞİN

Bölgenin en eski yerleşim yerlerinden biri olan Çavuşin, Göreme -Avanos yolu üzerinde, Göreme'ye 2 km uzaklıkta. Çavuşin'deki Vaftizci Yahya adına yapılan kilise bölgeye hakim bir yerde. Muhtemelen 5.yüzyılda yapılmış-boyanmış-olduğundan bölgenin en eski kilisesi. Kapadokya'da pek görülmeyen geniş avlusu son yıllarda kayaların kopması sonucu yıkılmış. Eski Çavuşin vadisindeki harabeler Hıristiyan azizlerinin ve topluluklarının yaşadığı yerler. Çavuşin'in hemen yanındaki Güllüdere'de beş kilise bulunmakta. Vadinin yakınındaki Haçlı Kilise aynı zamanda Arap akınlarına karşı savunma amaçlı olarak da kullanılmış.

 

 

AVANOS

Nevşehir'in 18 km kuzeyinde olan Avanos'un antik dönemindeki adı “Venessa”. Çok sayıda çanak çömlek atölyesi bulunan Avanos’ta seramik yapım geleneği Hititlerden beri süregelmekte. Kızılırmak'ın getirdiği kırmızı toprak ve kilden elde edilen seramik çamuru, Avanoslu seramik sanatçılarının elinde şekil alıyor. Avanos yakınlarında Kızılırmak'ın hemen kenarındaki bir Roma mezarlığında ele geçen mermerden lahit, Merkez Kapadokya Bölgesi' nde bugüne kadar ele geçen tek lahit olması açısından ilginç. Lahit 1971 yılında tesadüfen ortaya çıkmış, semerdam biçimindeki kapağı kimliği tespit edilemeyen kişilerce açılmış ve içindeki buluntular ne yazık ki çalınmış. Ceset üzerinde yapılan patolojik ve paleoantropolojik araştırmalar sonucunda lahidin, saçları kına ile boyanmış bir kadına ait olduğu anlaşılmış.

 

 

ZELVE

Avanos'a 5 km, Paşabağları’na 1 km uzaklıktaki Zelve, Aktepe'nin dik ve kuzey yamaçlarında kurulmuş. Üç vadiden oluşan Zelve Ören Yeri, peri bacalarının en yoğun olduğu yer. Vadideki peri bacaları sivri uçlu ve geniş gövdeli.

Uçhisar, Göreme, Çavuşin'de olduğu gibi kaya oyma mekanlardaki trogloditik yaşamın ne zaman başladığı bilinmeyen Zelve, özellikle 9. ve 13. yüzyılda Hıristiyanların önemli yerleşim ve dini merkezlerinden biri olmuş; aynı zamanda rahiplere ilk dini seminerler de bu yörede verilmiş.

Yamaçların dibinde yer alan “Direkli Kilise” Zelve'deki manastır hayatının ilk yıllarına ait. Kilise süslemelerinde tercih edilen kabartma haçlar daha çok İkonoklastik Dönem öncesine tarihlenen Balıklı, Üzümlü ve Geyikli, vadinin önemli kiliselerinden.

1952 yılına kadar iskan edilmiş vadide manastır ve kiliselerden başka yerleşim yerleri, iki vadiye açılan tünel, değirmen, cami ve güvercinlikler bulunuyor.

 

ÜRGÜP

Nevşehir'in 20 km doğusunda olan Ürgüp, Kapadokya bölgesinin en önemli merkezlerinden biri. Göreme'de olduğu gibi tarihsel süreç içerisinde çok sayıda isme sahip olmuş. Bizans döneminde Osiana (Assiana), Hagios Prokopios; Selçuklular Dönemi'nde Başhisar; Osmanlılar zamanında Burgut Kalesi; Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren de Ürgüp adıyla anılmış.

Ürgüp ve civarındaki ilk yerleşim antik adı '' Tomissos'' olan Damsa Çayı'nın doğusundaki Avla Dağı etekleri. Daha geç dönemlere ait en önemli kalıntılar ise Ürgüp kasaba ve köylerinde bulunan Roma Dönemi'ne ait kaya mezarları.

Bizans Döneminde de önemli bir dini merkez olan Ürgüp, köy, kasaba ve vadilerindeki kaya kiliselerin ve manastırların piskoposluk merkeziymiş.

11. yüzyılda Ürgüp, Selçukluların kentleri Konya'ya ve Niğde’ye açılan önemli bir kale konumuna gelmiş. Bu döneme ait iki yapı kentin merkezindeki Altı Kapılı ve Temenni Tepesi Türbeleri. Bir anne ve kızına ait olan ve 13. yüzyılda yaptırılan “Altı Kapılı Türbe” , altı cepheli, her cephesinde kemerli pencereli ve üstü açık. Ürgüp'ün Temenni Tepesi'nde bulunan iki türbeden birinin, 1268 yılında Vecihi Paşa tarafından yaptırılan ve halk arasında  “Kılıçarslan Türbesi” olarak da anılan Selçuklu Sultanı IV. Rüknettin Kılıçarslan'a, diğerinin ise III. Alaaddin Keykubat'a ait olabileceği düşünülüyor. Ancak araştırmacılara göre bu olasılıklar oldukça zayıf.

1515 yılında Osmanlı topraklarına katılan Ürgüp, 18. yüzyılda Osmanlı Sadrazamı Damat İbrahim Paşa'nın Kadılık makamını doğduğu kent olan Nevşehir'e ( Muşkara) bağlaması nedeniyle ilk kez ikinci planda kalmış.

 

ORTAHİSAR

Nevşehir- Ürgüp karayolu üzerinde, Ürgüp'e 6 km uzaklıkta. Ortahisar Kalesi hem stratejik hem de yerleşim amacıyla kullanılmış. Kalenin eteklerinde Kapadokya'nın

karakteristik sivil mimari örnekleri bulunuyor. Ayrıca hemen hemen tüm vadilerin yamaçlarına oyulan soğuk  hava depolarında yörede yetişen patates ve elma, Akdeniz Bölgesi'nden getirilen portakal ve limon saklanmakta.

Ortahisar vadilerinde son derece ilginç manastır ve kiliseler bulunuyor. Bunlar Sarıca Kilise, Tavşanlı Kilise, Balkan Deresi Kiliseleri, Hallaç Dere Manastırı.

 

 

MUSTAFAPAŞA (SİNASOS)

Ürgüp'ün 6 km güneyinde yer alan Mustafapaşa, 20.yüzyılın başlarına kadar Ortodoks Rumların yaşadığı bir kasabaydı. 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başlarına tarihlenen eski Rum evleri oldukça zengin taş işçiliğine sahip.

Mustafapaşa' nın batısında yer alan Gömede Vadisi' nin jeomorfolojik yapısı Ihlara Vadisi'nin küçük bir benzeri. Ihlara Vadisi'nde olduğu gibi kaya oyma kiliselere, barınaklara ve vadinin içinden geçen bir dereye sahip. Mustafapaşa' daki önemli kilise ve manastırlar; Aios Vasilios Kilisesi, Konstantin - Heleni Kilisesi, Manastır Vadisi Kiliseleri ve Gömede Vadisi' nde Alakara Kilise ve Aziz Basil Şapeli.

 

 

NEVŞEHİR

Antik dönemde adı ''Nyssa'' olan Nevşehir'in Osmanlı İmparatorluğu zamanındaki adı ''Muşkara'' idi. Osmanlı Padişahı III.Ahmet'in damadı ve sadrazamı olan İbrahim Paşa (1660-1730) doğup büyüdüğü yer olan Nevşehir'e ilgi göstermiş, Ürgüp'e bağlı 18 haneli küçük bir köy olan Muşkara'da camiler, çeşmeler, okullar, imaretler, hanlar ve hamamlar yaptırtmış, adını da “Nevşehir” olarak değiştirtmiş.

 

GÜLŞEHİR

Nevşehir'e 20 km uzaklıkta, Kızılırmak'ın güney kenarında yer alan antik adı “Zoropassos” olan Gülşehir'in eski adı ise “Arapsun”. Damat İbrahim Paşa'nın Nevşehir'e yaptığı imarı, bir başka Osmanlı Sadrazamı Karavezir Mehmed Seyyid Paşa da Gülşehir'e yapmış, 30 haneli Gülşehir'i bir külliye ile donatmış. Külliye; cami, medrese ve çeşmeden oluşuyor. Karavezir Camii, Osmanlı mimarisinin karakteristik özelliklerini taşıyan cami, iki renkli kesme taştan yapılmış, kare planlı ana mekanını kaplayan kubbe dört kemer üzerine oturtulmuş.

 

HACI BEKTAŞ

Nevşehir - Kırşehir yolu üzerinde Nevşehir' e 45 km uzaklıkta olan ilçeye adını veren Hacı  Bektaş-ı  Veli, bugün İran sınırları içerisinde bulunan Horasan' da 13.yüzyılda dünyaya gelmiş. Hacı Bektaş ilk eğitimini, dönemin ünlü düşünürü Ahmet Yesevi'den almış. Hacı Bektaş'ın o yüzyıllarda Türklerin doğudan batıya göçlerini izleyerek Anadolu'ya gelişi, Anadolu Selçuklularının siyasi ve iktisadi düzenlerinin bozulduğu, yönetimde bölünmelerin ortaya çıktığı bir devreye rastlamış. Hacı Bektaş bu dönem de şehir şehir, köy köy gezerek Türk birliğinin sağlanması, Türk gelenek ve göreneklerinin İslam inancıyla birleşmesi için çaba harcamış. Eski adı Sulucakara -höyük olan ilçede kurduğu okulda öğrenciler yetiştirmiş. Türk dili ve kültürünün yabancı etkilerden ve her türlü yozlaşmadan korunması için çalışmış.

İlçe merkezinde yapılan kazılar sonucunda Eski Tunç Çağı, Hitit, Frig, Helenistik ve Roma Dönemi'ne ait ele geçen eserler Hacıbektaş Arkeoloji Müzesi'nde sergileniyor.

 

KOZAKLI

Nevşehir' in yaklaşık 100 km kuzeyinde yer alan Kozaklı'nın eski adı Hamamorta. Sağlık turizmi açısından önemli bir yere sahip Kozaklı kaplıcaları, Batı Alman kaplıcaları Birliği sınıflamasına göre sodyumlu, kalsiyumlu, klorlü olup A ve C grubu şifalı sular grubuna giriyor.

Kozaklı kaplıcalarından iltihaplı olmayan romatizmal hastalıkların, kireçlenmelerin, cilt hastalıklarının, kronik iltihaplı kadın hastalıklarının, damar sertliklerinin, mantar hastalıklarının tedavisine iyi geldiğine inanılıyor.

 

IHLARA VADİSİ

Aksaray'a 40 km uzaklıkta. Vadiye, Aksaray- Nevşehir karayolunun 11.km.' sinden sapılarak gidiliyor. Hasandağı' ndan çıkan bazalt ve andezit yoğunluklu lavların soğumasıyla ortaya çıkan çatlaklar ve çökmeler kanyonu oluşturmuş. Bu çatlaklardan yol bulan kanyonun bugünkü halini almasını sağlayan Melendiz çağına ilk çağlarda Kapadokya ırmağı anlamına gelen “Potamus Kapadukus” denilmekteymiş. 14 km uzunluğundaki vadi Ihlara'dan başlıyor, Selime'de son buluyor.Vadinin yüksekliği yer yer 100-150 m. Vadi boyunca kayalara oyulmuş sayısız barınaklar, mezarlar ve kiliseler bulunuyor. Bazı barınaklar ve kiliseler yeraltı şehirlerinde olduğu gibi birbirine tünellerle bağlantılı.

Ihlara Vadisi jeomorfolojik özelliklerinden dolayı keşiş ve rahipler için uygun bir inziva ve ibadet yeri olmuş. Ihlara Vadisi kiliselerindeki süslemeler 6.yüzyılda başlayarak 13. yüzyılın sonuna kadar devam etmiş.

Vadi boyunca yer alan kiliseler iki gruba ayrılabilir. Ihlara'ya yakın olan kiliselerin duvar resimleri Kapadokya sanatından uzak, doğu etkisi taşıyor. Belisırma yakınında yer alanlar, Bizans tipi duvar resimleri ile süslü.

Ihlara Vadisi' nde yer alan ve resimleri en iyi korunmuş olan kiliseler Ağaçaltı, Pürenliseki, Kokar, Yılanlı ve Kırkdamaltı Kiliseleri.

 

SELİME

Ihlara Vadisi’nin bitiminde yer alıyor. Selime Köyü’nde dik bir yamacın eteklerine yaslanmış peri bacaları, bazilika tipindeki katedrali, köye adını veren ve Selçuklu Dönemi' ne ait Selime Sultan Türbesi, kayaya oyulmuş kalesi ve kaya kiliseleri bulunuyor.

 

GÜZELYURT

Aksaray' a 45 km, Ihlara vadisine ise 15 km uzaklıkta. Doğal konumu, 19.yüzyıla ait mimarlık örnekleriyle Kapadokya merkezleri arasında seçkin bir yeri var. Hıristiyanlığın yayılması için çalışan Nazianuslu Gregor adlı din adamı Güzelyurt'u önemli bir merkez haline getirmiş.

Güzelyurt' ta bulunan kiliseler Yüksek Kilise, Kızıl Kilise, Silvişli Kilise, Ahmatlı Kilise ve Koç Kilisesi. Ayrıca 1891 tarihinde kilise olarak inşa edilen ve halen cami olarak kullanılan kitabeli bir yapı da Güzelyurt' a ayrı bir özellik katıyor.

 

AKSARAY

Hasandağı' nın eteklerinde geniş bir ova üzerine Anadolu'yu doğudan-batıya, güneyden-kuzeye bağlayan ana yolların kesiştiği noktada kurulmuş. Özellikle Roma Dönemi'nde önemli bir şehir olan Aksaray, adını Kapadokya Krallarından Archelaos' tan almış. 11.yüzyılda Selçukluların egemenliğine geçen şehrin adı ''Aksaray'' olarak değişmiş. Kentin en önemli eserlerinden biri Eğri Minare. Diğer önemli yapıtlar 15.yüzyıldan kalan Ulu Cami ve Zinciriye Medresesi' dir. Kapadokya Bölgesi'nin önemli merkezlerinden olan Ihlara Vadisi ve Güzelyurt ilçesi Aksaray ili sınırları içerisinde yer alıyor.

 

SOĞANLI VADİSİ

Kayseri, Yeşilhisar ilçesi sınırları içinde Ürgüp' ün 40 km güneydoğusunda, Derinkuyu Yeraltı Şehri'nin ise 25 km doğusunda yer alıyor. Soğanlı Bölgesi yer sarsıntıları sırasında çökmelere uğramış ve çöken alan doğal etkilerle daha da derinleşerek vadi ve platoları meydana getirmiş. İki kısımdan oluşan Soğanlı Vadisine Roma Dönemi'nden itibaren devamlı olarak yerleşilmiş. Vadi yamaçlarında yer alan kaya konilerini Romalılar mezarlık, Bizanslılar da kilise olarak kullanmışlar. Kilise freskleri açısından 9. ve 13. yüzyıllara tarihleniyor. Soğanlı vadisinde yer alan önemli kiliseler: Karabaş, Yılanlı, Kubbeli ve Azize Barbara (Tahtalı) Kilise.

 

ESKİ GÜMÜŞ

Niğde'nin yaklaşık 8 km kuzeydoğusunda eski Andaval yolunun karşısında, Niğde- Kayseri karayolunun 4.km’si içerisindeki Gümüşler kasabasında bir kaya manastır kilise Eski Gümüş. 10.yüzyılda yapılmış manastıra tonozlu bir kapıdan giriliyor. Manastır avlusunun batı, güney ve doğusunda kaya oyma mekanlar, kuzeyinde ise kilise yer alıyor. Kilise kapalı haç planlı, merkezi kubbeli, dört sütunlu, çapraz tonozlu, üç apsisli.


Popüler Yerler