“Küçük Asya’nın en ünlü ve en muhteşem kenti Bergama’dır.” Cainus Plinius Secundus (MS 23-79)
Helenistik Pergamon Krallığı’nın denize kıyısı olmayan başkenti Bergama, barındırdığı tarih hazineleri ile ülkemizin en önemli turizm merkezlerinden biri. 150 yıl boyunca Helenistik dönemin en parlak kültür merkezi olmayı sürdüren kent, ilk olarak 1878-1886 yılları arasında kazıldı. Bu kazıda bulunan Zeus Tapınağı kabartmaları ve daha pek çok eser Berlin’e kaçırıldı. Eski Doğu Berlin’in çok iyi düzenlenmiş Bergama Müzesi buradan götürülen eserlerle oluşturuldu.
İlk çağda, dört bir yanı anıtsal eserlerle donatılan ve merkezi olduğu krallıkla aynı ismi taşıyan bu görkemli şehir, doğal zenginlikleriyle de dikkat çeken bir yerleşim. Sınırları içinde yer alan Mahmudiye, Paşa, Geyiklidağ, Güzellik, Dereköy ve Haydar Ilıcaları ile şifa arayanların da buluşma noktası aynı zamanda. Kilimleriyle ünlenen yörede, gömleklik kumaşlar, ince ve pamuklu dokumalar, yün heybeler, seccade ve halılar da dokunmakta.
Bergama Çayı boyunca sıralanan tabak dükkanlarını görmemezlik etmeyin. Eskiden beri babadan oğula devredilen tabakçılık, aile işletmeciliği olarak devam ettirilmesinin yanı sıra büyük şirketlerden de destek görüyor.