İstanbul’un ilk kurulduğu yer olan Tarihi Yarımada, Roma ve Bizans İmparatorluklarından sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun da en önemli siyasi merkezi oldu. 22 km. surların çevrelediği bu üçgen yarımada 7 tepe üzerine yayılmıştır. Marmara ve Haliç surları zaman içinde, kısmen yok olmuş, kara tarafı surları ise korunarak günümüze gelebilmiştir.
Üçgen yarımadanın geniş batı kenarı kara surları, iki yanı deniz surları, uç doğu noktası da Topkapı Sarayı sahilleridir. İstanbul’da üç imparatorluktan kalan kültürel mirasın izlerini sürmek en çok da bu bölgede olanaklıdır. Tarihi Yarımada; Eminönü, Sirkeci, Sultanahmet Meydanı, Topkapı Sarayı ve çevresi, Ayasofya, Hipodrom ve çevresi, Çemberlitaş, Beyazıt, Kapalıçarşı, Cağaloğlu, Nuruosmaniye, Laleli, Kumkapı, Süleymaniye, Vefa, Unkapanı, Zeyrek, Fener, Balat Aksaray, Yenikapı, Samatya, Topkapı civarı, Fatih, Karagümrük, Edirnekapı, Surlar ve Yedikule’yi içine almaktadır.
Suriçi diye de adlandırılan bu bölge kiliseler, havralar, medreseler, ayazmalar, tekkeler, hazireler, şapeller, saraylar, heykellerle süslenmiş anıtlar, hanlar, hamamlarla bezenmiş, dünyada oturduğu dar alan içinde en fazla tarihi eseri barındıran kent alanıdır. Tarihi Yarımada’da çeşitli dillere, dinlere ve kültürlere mensup milyonlarca insan kendini ifade eden eserler bırakmıştır. Kentin neredeyse kalbine yerleşen, kültürel mirasın yoğun izlerini taşıyan Tarihi Yarımada, çok renkli alışveriş olanaklarının yanı sıra yöresel lezzetlerin keşfi için çeşitli alternatifler sunmaktadır.
Üçgeni andıran eski istanbul yarımadası’nın etrafı surlarla çevriliydi. 22 km.yi bulan surlar V. yüzyıl Roma devrine aittir. Byzantion şehri, kurulmasından itibaren batı yönüne doğru genişleyerek 4 defa yeni surlarla çevrilmişti. Kara tarafı, devasa surlarla etkili bir koruma sağlardı. Marmara Denizi ve Haliç kıyıları da tek sıra fakat güçlü surlarla çevriliydi. Bu surlar zaman içinde, kısmen yok olmuş, kara tarafı surları ise nispeten korunarak günümüze gelebilmiştir. Üçgen yarımadanın geniş batı kenarı kara surları, iki yanı deniz surları, uç doğu noktası da Topkapı Sarayı sahilleridir. Şehrin akropolünü çevreleyen surlardan, 3.yüzyılda imparator Septimus Severus’un ve 320’de Büyük Konstantin’in yaptırdığı 3. surdan günümüze herhangi bir şey kalmamıştır. Kara surları deniz kıyısından başlayarak tepeleri ve vadileri geçerek Haliç surlarına iner. Kara surları 6492 metre uzunluğundadır. En önde yer alan hendek arkasındaki ilk sıra surlar ve kuleler, bunun da gerisinde, daha yüksek 96 kuleli asıl sur bulunur. Orijinal kapıların çoğu günümüze ulaşabilmiştir. Surlar üzerindeki değişik kitabelerden, surlarda yapılan tamiratları görmek mümkündür. 1980’li yıllarda başlayan restorasyon çalışmaları halen devam etmektedir.
Tarihi Yarımada’daki Yedi Tepe’nin ilki olan Sultanahmet, her devirde şehrin en önemli ve en dinamik bölgesiydi. Şehrin ilk kurulduğu akropol, surlarla çevrili, tipik bir Akdeniz ticari yerleşimiydi. Roma devrinde bu merkez genişletilerek, yenilendi. Günümüze çok az kalıntıları kalan Roma devri önemli yapıları ve anıtları Hipodrom çevresinde inşa edilmişti.“Büyük Saray” diye bilinen İmparatorluk Sarayı Hipodromun yanından başlar, aşağılara, deniz kenarına kadar uzanırdı. Bu saraydan günümüze bir büyük salonun yer mozaik panosu kalabilmiştir.
İstanbul’un en önemli anıtları Sultanahmet Meydanı ya da Hipodrom’un çevresinde sıralanmıştır. Günümüzde Tarihi Yarımada’nın en popüler semtlerinden biri olan Sultanahmet, üç imparatorluktan kalan tarihi dokusu, çok kültürlü kimliği ve sanatsal etkinlikleri ile yerli yabancı turistlerin gözdesidir.