Otel ve Tatil Rehberi

Otel ve Tatil Rehberi

  1. Otel ve Tatil Rehberi
  2. Akdeniz
  3. Mersin
  4. Tarsus

Tarih ve Kültür, Mersin, Tarsus

TARSUS MÜZESİ

Tabakhane Mahallesi’ndeki yapı, 1557 yılında Kubat Paşa tarafından yaptırılan medreseden müzeye dönüştürülmüş. Süslemeli bir kapıyla girilen müzenin avlusunda mermer bir lahit, heykeller, sütunlar ve sütun başları yer alıyor. Yan odalarda ise Tarsus çevresinde bulunan çeşitli dönemlere ait arkeolojik ve etnografik eserler sergileniyor.

ST. PAUL KİLİSESİ (ESKİ CAMİİ)

Çarşı başındaki kilisenin M.S. 1102 tarihinde St. Paul Katedrali olarak yapıldığı söyleniyor. Romen stilinde inşa edilmiş olup kalın ve yüksek duvarları, dar, derin pencereleri, büyük ve kalın sütunları ile dikkat çekici. Bu kilise M.S. 1415 yılında Ramazanoğlu Ahmet Bey tarafından onarılarak camiye dönüştürülmüş. Günümüzde ise Müslümanlarca ibadet amacıyla kullanılırken bir yandan da Hristiyanlarca ziyaret ediliyor.

 

ST. PAUL KUYUSU

Tarsus’da ızılmurat Mahallesi’nde Cumhuriyet Alanı’nın yaklaşık 300 m. kadar kuzeyinde, eski Tarsus evlerinin yoğun olduğu bölgede, öteden beri St.Paul'un evinin yeri olarak kabul edilen bir avluda bulunan kuyu, St.Paul Kuyusu olarak biliniyor.

Halen çevre düzenleme çalışmaları yapılmakta olan kuyunun çapı 1.15 m. Ağız taşının silindir biçiminde olmasına karşın, asıl kuyu gövdesi kare biçiminde ve dörtgen kesme taşlarla yapılmış. Derinliği 38 m olan kuyunun suyu yaz- kış hiç eksilmiyor. Kudüs'e hacı olmak için yöreden geçen Hristiyanlar kutsal sayılan bu kuyu suyundan içerler. Bunun yanı sıra yapılan kazı çalışmalarında St.Paul'un doğduğu ev olarak tahmin edilen evin taş duvarları St.Paul Kuyusu'nun hemen yanında gün ışığına çıkarılmış.

 

ST. PAUL ANIT MÜZESİ

Tarsus'ta 1850 yılında yaptırılan kilise, genişçe bir bahçe içerisinde duvarları kesme taş ile kaplı, kare planlı kagir bir yapı.

 

 

 

ULU CAMİ

Tarsus'ta bulunan cami, 1579 yılında Ramazanoğlularından Piri Paşa’nın oğlu İbrahim Bey tarafından St. Pierre Kilisesi kalıntılarının üstüne yaptırılmış. Caminin yanındaki tek şerefeli minaresine Osmanlı ve Selçuklu üslubu hakim.

ESKİ HAMAM & ONUR YAZITI


Eski Hamam, Ulu Cami’nin yanında yer alıyor. Hamamın giriş kapısı üzerindeki kitabeden 1785 tarihinde yapılmış olduğu belirtilmekte. Bu kitabenin onarım sonrası konulduğu sanılıyor. Hamam klasik Türk hamamlarının özelliğini taşıyor. Hamamda soyunma, ılıklık, sıcaklık külhan olmak üzere dört bölüm mevcut. Soyunma yeri beşik tonozla, ılıklık ve sıcaklık bölümü kubbe ile örtülü. Sekizgen planlı sıcaklık kısmında dört yanda eyvanlar ve bunlar arasında halvet odaları bulunuyor. Yeni Hamam'ın duvarında bulunmakta olan bu yazıt 1982 yılında yerinden çıkarılıp şimdiki yeri olan Kleopatra Kapısı’nın kuzeyine yerleştirilmiş. Boyu 1,45 m. eni 0,52 m. Romalılar zamanında bir heykelin kaidesi olarak kullanılmış. Severus Alexander'in imparator olduğu yıllar arasında yani MS 222-235 yıllarına tarihlenen yazıtın Türkçe çevirisi şöyle:

"Bu heykel imparatorluk tap

ınağının koruyuculuğunu iki kez yapmak, gerek kent, gerekse Kilikya eyalet yönetiminde bazı sivil ve resmi işlerde özel sorumluluk ve yetkilere sahip olmak ve bağımsız eyalet meclisi kurmak gibi pek çok ve seçkin ayrıcalıklarla onurlandırılmış bulunan Kilikya, İsaura ve Lycaonia eyaletlerine başkanlık eden, en büyük, en güzel ve en önde gelen başkent olan Severus Alexander'in Septimus Severus'un Caracalla'nın ve Handrianus'un kenti Tarsus tarafından dindar ve talihli efendimiz imparator Marcus Aurelius Severus Alexander'in esenliği için dikilmiştir."

BAC KÖPRÜSÜ (JUSTİNİANUS KÖPRÜSÜ)


Tarsus kentinin doğusunda bulunan Justiniaus köprüsüne halk tarafından eskiden şehre girişte alınan Bac Vergisinden dolayı Bac Köprüsü denilmiş. Berdan (Tarsus) Çayı üzerindeki köprü, MS 6. yüzyılda Bizans İmparatoru Justiniaus (MÖ 527-566) tarafından yaptırılmış. Birkaç kez ve en son olarak 1978 yılında restore edilmiş.

 

ROMA YOLU (SAĞLIKLI KÖYÜ)


Tarsus'a 15 km uzaklıktaki Sağlıklı Köyü’nün yukarı dağlık kısmında ana kaya üzerinde taş levhalarla döşeli Roma yolu var. Roma yolu yüksek bir yerde, buradan Tarsus ve civarı sahile kadar görülebiliyor. Yolun genişliği yaklaşık üç metre. 3 km.lik kısmı sağlam durumda. Yolun her iki tarafında bulunan korkuluk duvarı yol boyunca devam ediyor. Yol güzergahı üzerinde Roma ve Bizans devirlerine ait mezarlar ve yolla ilgili yazılı onarım kitabeleri bulunuyor. Ayrıca yolun üzerinde kemerli bir yapı mevcut. Bu kapının zafer takı ve Kilikya sınırlarının başlangıç yeri olduğu veya sınır kapısı olarak yapıldığı tahmin ediliyor.

TARSUS ŞELALESİ VE ROMA MEZARLARI


Tarsus’un kuzeyinde Berdan (Kydnos) Çay'ı üzerinde yer alıyor. Berdan nehrinin bu bölümünde nehir suyu 4-5 metrelik bir yükseklikten dökülerek şelale meydana getiriyor. Romalılar döneminde şelalenin bulunduğu alan nekropol (mezarlık) olarak kullanılmış. Şelalenin bulunduğu alanda kayalara oyularak yapılmış mezarlar nehrin akış yükseltisi altında ortaya çıkmasından sonra oldukça tahrip olmuş durumda.

ESKİ KİLİSE

Çarşıbaşındaki kilisenin 1102 yılında St. Paul Katedrali olarak yapıldığı söylenmekte. Roma sitilinde kalın ve yüksek duvarları, iç kısmı geniş, dışa bakan tarafı dar, derin pencereleri ve kalın sütunları ile dikkat çekici bir yapı. 1415 yılında Ramazanoğlu Ahmet Bey tarafından onarılarak camiye çevrilmiş. Bazı kaynaklarda Ortaçağın başlarına ait bir Ayasofya Kilisesi’nden söz edilir ve Papa'nın elçisi Mainz Piskoposu Konrad Von Wittelsbach'ın 6 Ocak 1198'de burada, Ruppenlerden l.Leon'u Ermeni Kralı olarak tanıdığı ve taç giydirmiş olduğu anlatılır.1704'de Tarsus'a gelen P.Lucas'da burada bir Grek ve bir Ermeni kilisesinden söz ederek Ermeni kilisesinin Paulus'un kendisi tarafından inşa edildiğini belirtir. Kilisenin bahçesine, batı yönde bulunan ve cephesi oldukça süslü bir kapıdan girilir.Yapı bu bahçe içerisinde yaklaşık 460 metrekarelik bir alanı kapsıyor. Tavanın merkezine rastlayan bölümde, ortada Hz.İsa olmak üzere doğuda Yohannes ve Mattaios, batıda Marcos ve Lucas'ın freskleri yer alıyor.Yapının kuzey-batı köşesinde ise bir çan kulesi mevcut.

 

TARSUS GÖZLÜKLÜKULE HÖYÜĞÜ

Tarsus Gözlükule Höyğü Neolitik Çağda (MÖ 5000) toprak tepe üzerinde kurulmuş ve en eski Anadolu kültürüne ışık tutan önemli bir yerleşim merkezi. İlk çağda Tarsus limanı olarak kullanılıyormuş. Şehrin güneydoğusunda bugün park olarak ağaçlandırılmış 300 m. uzunluğunda ve 22 m. yüksekliğinde bir höyük. Burada 1934-1938 ve 1947 yıllarındaki arkeolojik kazılarda, Kalkolitik döneme ait, içerisinde ölülerin gömüldüğü küpler, testi ve çömlekler bulunmuş. Aynı mimari tarzda yapılmış üst üste ev tabanları da dikkat çekici. Tunç dönemine ait tunç silahlar, mühürler, dörtgen planlı taş ve kerpiç evler bulunan ilk mimari kalıntılar. Bu çağda kentleşme ve sınıflaşma ortaya çıkmış, kent yangından sonra surlarla çevrilmiş. Hitit döneminde Kuziwatna Kralı Isput Ahşu ile Hitit Kralı Telepinus arasında yapılan anlaşmanın küçük bir bölümü, Gözlükule'de bu anlaşmayı yapan İsput Ahşu'nun çevresi çivi ile yazılı, ortası Hiyeroglif bir mührü, Hitit kralı III. Hattuşil'in karısı Hepa'ya ait mühür, bir arazi bağışı ile ilgili bir çivili yazılı Hitit tableti, bir din adamı tasvir eden kristal bir heykelcik ve Boğazköy surlarına benzer bir kale kalıntıları bulunuyor.Gözlükule'de çıkarılan eserler Adana Müzesi'nde sergileniyor.

 

KLEOPATRA KAPISI

Gözlükule parkının güneyinde, Mersin yolu üzerinde ve Tarsus girişinde yer alıyor. Mısır'ın ünlü kraliçesi Kleopatra’nın (MÖ 60- 30) sevgilisi Romalı general Antonius (MÖ 83-30) ile Tarsus'ta buluşmak üzere geldiklerinde, o zamanın limanı olan Gözlükule'de altından geçtikleri kapı. "Kancık Kapı" (Deniz Kapısı) adı ile de tanınmakta. Tarsus'u kuşatan üç kapılı surların 1835 yılında Mısırlı İbrahim Paşa tarafından yıktırılmasıyla geriye kalan tek kapı olarak biliniyor. Tek kemeri ile iki yığma ayağı bulunmakta. Çeşitli büyüklükteki taşlarla yapılmış.

 

 

 


Popüler Yerler