Otel ve Tatil Rehberi

Otel ve Tatil Rehberi

  1. Otel ve Tatil Rehberi
  2. Marmara
  3. Çanakkale
  4. Ayvacık
  5. Assos

ASSOS TARİH VE KÜLTÜR

ASSOS TARİH VE KÜLTÜR

ATHENA TAPINAĞI

MÖ 530 yılında, Akropol'ün en yüksek yerine (236 metre yüksekte) kurulmuş olan Athena Tapınağı, adını Zeus’un kızı ve on iki Olimpos Tanrı’sından biri olan ve babası Zeus’un kafasından elinde kargısı ile doğan savaş tanrıçası Athena’dan almış. El işçiliği ve el sanatlarını koruyan tanrıça olarak da biliniyor. Mitoloji'ye göre kadınlara dokumayı o öğretmiş. Athena Tapınağı, Antik Çağ’da Anadolu'da Dor üslubta yapılmış tek örnek olması ve kabartmalı frizlerin bulunması nedeniyle büyük önem taşıyor.

Tapınağın arasından sızan ay ışığının ve yıkıntılar arasından doğan günün ilk ışıklarının muhteşem görüntüsü, Edremit Körfezi'nin manzarası ile birleştiğinde ortaya çıkan görsel ihtişam kelimelerle ifade edilemez. İşte o zaman bu harika mekanın tapınak için neden seçildiğini anlarsınız. Ancak iki basamaklı podyum, günümüze ulaşabilmiş. Kazılarda ana bölümde bulunan Helenistik dönem mozaik döşeme ve sunak, daha sonra yok olmuş. Dorik başlıklar, sütun kaideleri ve öbür mimari kalıntılar, çevrede görülebiliyor.

Tapınak dikdörtgen planlı bir iç yapı ile dışta onu çevreleyen tek sıra sütundan oluşmakta. Doğu yönünde eski Helen tapınaklarında bulunması gereken altara rastlanmamış. Bu altarın Bizans çağında sökülüp, yıkıldığı tahmin ediliyor. Tapınak iki basamaklı bir kaideye oturuyor. Bu iki basamaklı yükselti doğuda bir podyum biçimini alıyor. 28 cm yüksekliğindeki basamakların yüzeyine kabartma olarak çeşitli desenler yapılmış.

Yapıyı çeviren sütun sıraları 6 ve 13’er sütundan oluşuyor. Toplam 34 sütunun 32’sinin başlığı bugün sağlam olarak bulunabilmiş. 4.30 metre yüksekliğindeki başlıksız sütunlar, başlıkla birlikte 4.78 metreye ulaşıyor.

 

ASSOS SURLARI

Denize ve karaya hakim 238 m yükseklikte bir kayalık üzerine kurulmuş olan Assos Akropolü’nün etrafı, uzunluğu 3 km’yi bulan surlarla çevrili.

MÖ 400’e tarihlenen surlar, dikdörtgen prizma şeklinde kesilmiş taşlardan oluşuyor. Göz alıcı işçiliği ile Helen dünyasının Anadolu’daki en iyi korunmuş ve en sağlam duvar örneklerinden biri. Yer yer yüksekliği 20 m’yi bulan, iki esas ve yedi küçük kapının üzerinde yer aldığı surlar, biri yuvarlak olmak üzere kare planlı kulelerle takviye edilmiş. Surlar üzerindeki kapılarda her birinde ayrı biçimde yapılmış özgün bir mimari gözleniyor. Akropol’ün büyük ana kapısı batıda. Kapıyı iki taraftan koruyan kulelerden doğudaki mazgala değin sağlam olup, yalnız mazgal kısmı eksik. Günümüzde ayakta duran kesimin yüksekliği 14 m kadar.

Ana kapının kuzey - doğusunda yer alan küçük kapı eskiden olduğu şekli ile bugüne ulaşmış. Surların MÖ 365'te masrafları Mousolos ve Autophradates tarafından karşılanarak yaptırıldığını ve şehrin MÖ 300'lerin ortalarında Galat akınlarından bu surlar sayesinde korunduğunu, Assos'un MÖ 133'te bir Roma kenti olmasından sonra bu surların hiç kullanılmadıklarını biliyoruz.

Assos'ta Akropolü çevreleyen bu asıl surlardan farklı olarak bu surların içinde daha eski tarihlere ait bir sur kalıntısı bulunuyor. Sur ve teraslama amacı ile yapılmış olan içerdeki surlar, MÖ 600 yıllarına tarihleniyor. Ayrıca Behramkale köyünün bazı evleri yakınında ve Nekropol sahasının doğusunda da sur ve duvar kalıntılarına rastlanıyor. Yer yer Osmanlı ve Orta Çağ onarımı görmüş olan bu iç surlar üzerinde de kuleler yer alıyor.

 

AGORA
Pazar yeri: Antik dünyada bir pazar yeri olarak ticari özelliklerinin yanı sıra, resmi, adli ve dini fonksiyonları da bulunan agora, şehrin merkezinde yer alıyor. Athena Tapınağı ile deniz arasında kalan alanda doğu -batı doğrultusunda uzunlamasına bir yapı olan agora, 150x60 m boyutlarında. Ele geçen bir yazıttan, kente yaptığı hizmetlerden ötürü Assos halkının bu yapıyı Hephaistogenes’in oğlu Kallisthenes onuruna inşa ettikleri öğrenilmiş. Roma döneminde yapılan bu yapı daha sonraki devirlerde kiliseye dönüştürüldüğü için yapının gerçek durumu hakkında kesin bilgiye sahip değiliz.

Agoranın resmi yapıları doğu kısımdaki dar alana toplanmış. Antik Yunan'da kent meclisinin toplantı binası olan Bouleuterion kapalı bir bina. Hemen onun önünde konuşmacılar için bir bölüm ve bazı diğer yapılar, heykeller ve diğer küçük yazılı anıtlar yer alıyor.

Agora’ya batı yönünden kemerli geniş bir kapıdan giriliyordu. Bu kapının sağ ve sol tarafında sokağa bakan, günümüzde temellerinden bazıları görülebilen dükkanlar yer almaktaydı. Buluntulardan bu dükkanların çok kaliteli mallar sattıklarını biliyoruz.

Kapının biraz kuzeyinde görülen kemerli yapı, Puplius Varius’un mezarına ait kalıntılar. Batı kapısından çıkan bu yol, Satnioenis çayına kadar devam ediyor.

 

 

GYMNASİUM

Dil ve gramer, güzel konuşma, coğrafya, matematik, felsefe ve müzik dersleri... Kısaca Gymnasium! MÖ 2. yüzyılda yapılmış olan Gymnasium, Agora ile batı kapısı arasında yer alıyor. Dört yanı Dorik üsluptaki sütunlarla çevrili, taş döşeli bir avlu biçiminde ve 32x40 m ölçülerine sahip. Girişteki yarım daire şeklindeki basamaklar, günümüze ne yazık ki ulaşamamış. Kuzeydoğusunda Bizans döneminden kalan bir kilise ile güneybatısında da bir sarnıç bulunuyor. Ders odaları tek katlıymış. Paidagogos denen eğitmen – dadı karışımı görevliler öğrencileri konutlardan gymnasiuma götürürler, okulda dersler, öğleye kadar öğreticilerin gözetiminde güreş, boks, disk ve cirit atma, uzun atlama ve bir stadia (200 m) koşu çalışmalarıyla geçermiş. Bu çalışmalardan önce vücutları saf zeytinyağı ile yağlamak gelenektenmiş,

Çalışmadan sonra striglis denilen, tunç ya da demirden yapılmış bir aletle kum ve toprağı sıyırır, sonra yapıya sonradan eklenmiş olan kuzey uçtaki hamama giderlermiş. Temizlik mermer kurnaların başında yapılırmış.

 

 

STOA

Önü sütunlu, üstü örtülü galeriler. (revak). Biri Agora'nın kuzeyinde, öbürü de güneyinde. Kuzeydekinin MÖ 3. yüzyılın sonunda ya da 2. yüzyılın başında yapıldığı sanılıyor. İki katlı yapı, Dorik tarzında inşa edilmiş. Alt katta, sütunların arası dörtgen panolarla süslenmiş. İkinci katın duvarında, tavanı oluşturan ağaç kütüklerin yerleştiği delikler görülüyor. Aynı dönemden olan güney stoa, üç katlı. Orta katta 13 dükkan mevcut. Alt katta ise sarnıç ve 13 hamam yer alıyor.

Güneydeki stoa 115,5x12,42 m boyutlarında iki katlı bir yapı. Yapıya beş basamakla çıkılıyor ve ilk katta bulunan bir sıra Dor sütunu ikinci katı taşıyor. İçte ise yapıyı boylamasına iki sahana ayıran 20 sütun mevcut. Yapının daha çok güneşten ve yağmurdan korunmak için yapıldığı düşünülüyor.

 

BOULEUTERION
Meclis, düzenli toplanarak yönetimle ilgili kararları alırmış. Temsilciler (prytan’lar) arasından seçilen elli kişi sürekli görev yapar ve prytaneion denen devlet konuk evinde kalır, orada devlet hesabından yiyip içerlermiş.

Meclisin elçi yollama ve kabul etme, vergi toplama, memurları denetleme, donanma yönetimi ve maliye yönetimi gibi görevleri varmış. Ayrıca temsilciler 500 drahmiye kadar ceza kesme yetkisine sahipmiş. Meclis üyelerinin tiyatroda parasız giriş ve şeref koltuğunda oturma gibi ayrıcalıkları da varmış.

Assos’un kent meclisi yaklaşık yüz elli kişilik. Her kabileden (phyle’den) ellişer temsilci geldiği için kentte devlete bağlı üç yerleşim olduğu düşünülüyor. Meclis yapısı 21x21 m boyutlarında tek katlı bir yapı. Agora’ya doğru açılan beş kapısı var. Bouleuterion’un güneyindeki agoraya giriş kapısının yanında merdivenlerle inilen alt geçit, bir su haznesinde sona eriyor. Bu kapının güneyinde de bir kapının kalıntıları mevcut.

 

 

DOĞU YAMAÇ EVLERİ

Her konut iki ya da üç odadan oluşuyor. Derleme taş ve çamur harcı ile yapılmışlar. Antik Çağ’ın insanları dışa dönük bir yaşam biçimi sürdükleri için konutları genelde büyük özenli ve süslü değilmiş. Roma Çağı’na kadar villa fikri de pek gelişmemiş. Evler birer küçük avluya sahip. Bir kanalizasyon sistemi ise henüz saptanmamış. Sondaj kazılarında gün ışığına çıkarılan konut eldeki kanıtlara göre en son MS 6. yüzyılda kullanılmış.

 

TİYATRO

MÖ 2. yüzyılda Agora'nın yakınına kurulmuş. Son yüzyıla dek tümüyle korunan yapı, günümüzde çok yıkık. Geleneksel Grek tiyatro planına uygun olarak, at nalı biçiminde yapıldığı sanılıyor. Roma döneminde yenilenmiş.

 

GYMNASİON GÜNEYİNDEKİ KONUT ALANI

1000 m2’si kazılmış olan alanda kuzeydoğu -güneybatı yönünde bir sokak ve onu dik kesen, kuzeybatı-güneydoğu yönünde bir cadde mevcut. Cadde geniş plaka taşlarla döşeli ve iki tarafında 90 x 110 m2 taban alanlı dikdörtgen şekilli konutlar bulunuyor. Kuzeybatıdaki konutun avlusuna büyük boyutlu taşlar döşenmiş. Kuzeyinde de büyük bir sarnıcın kalıntısı bulunuyor. Yapı katından gelen çanak - çömlek buluntularına göre konutlar MS 1. ve 3. yüzyıllarda kullanılmış. Daha sonra ise tahrip edilmiş ve üzerlerine başka yapılar oturmuş. Konutlar derleme taşlardan, çamur harcı kullanılarak örülmüş ve 60 cm kalınlığındaki duvarlarla inşa edilmiş.

 

HÜDAVENDİGAR CAMİİ

14. yüzyılda, I. Murad döneminde, Assos yıkıntıları arasında yüksek bir tepeye kurulmuş görkemli bir yapı. Bizans ve Roma dönemi kalıntılarının kullanılmış olması ilginç. İçten çok yıkık durumda. Alçı mihrabı süsleyen yaprakların içi, kabartma rumilerle bezenmiş. Mihrap nişinin yanlarında sütuncuklar... Ana mekan, 8 köşeli kasnağa oturan bir kubbeyle örtülü. Son cemaat yerinin iki yanı kapalı olup yanlarda basık kemer, ortada uzunlamasına tonozla örtülü. Minaresi yok.

 

BEHRAMKALE KÖPRÜSÜ

14. yüzyılda Tuzla Çayı üstüne yerel taşlardan yapılmış. Sivri kemerli yan gözler 7 metre, orta göz 15 metre yüksekliğinde. Köprü bugün kullanılmıyor.

 

ASSOS'TA ARKEOLOJİK KAZILAR

Antik kent Assos'ta ilk kazılar, 1881-1883 yılları arasında, Clark ve Bacon başkanlığındaki Amerikan kazı ekibince gerçekleştirilmiş. Ancak yıllar sonra, 1980 yılında, Prof. Dr. Ümit Serdaroğlu başkanlığındaki Türk arkeolog ve uzmanlardan oluşan bir ekip, tekrar başlamış kazılara. Sonuçta, yılların emeği ile ortaya Antik Tiyatro gibi muhteşem eserler çıkmış.

Yeniden başlayan kazı çalışmaları, köyün hareketlenmesine neden olmuş. Bu çalışmalar bugün de sürmekte. Çevre köylülerin ve define arayıcılarının yoğun ilgisini çeken Athena Tapınağı’nın frizlerinin çoğu Fransızlar tarafından Paris'e götürülmüş. Bu parçalar bugün Louvre Müzesi’nde sergileniyor. Frizlerin kalan kısımları ise burada kazı yürüten Amerikalılar tarafından Boston Müzesi’ne taşınmış. Geriye kalan birkaç kabartma ise İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor.


    Tarih ve Kültür, Assos
  • ASSOS TARİHÇE

    Assos’un MÖ1000 yıllarında Lesbos (Midilli) Adası’ndan gelen Methymnalılar tarafından kurulduğu biliniyor.
    08.07.2015
Popüler Yerler