Yedikule, sahil yolunda Kara Surları’nın başladığı yerdedir. Bizans ve Osmanlı dönemlerinde İstanbul’a ancak özel izinle girilebiliyordu. Ziyaretçiler şehri çevreleyen surlardaki kapılarda bekletilip izinleri kontrol edildikten sonra kente alınıyorlardı. Sabah açılan kapılar, akşam kapanıyordu. İçeridekileri koruyan kapılar, dışarıdan da İstanbul’u korumaktaydı.
Surlardaki en görkemli kapı, bugün “Yedikule” diye tanımladığımız Marmara Denizi’ne yakın “Altın Kapı”ydı. Bu imparator merasim kapısı, iki mermer kule arasında zafer takı gibi yerleştirilmişti. Zaferden dönen ordular, İmparator ve maiyeti şehre bu kapıdan girerdi.
Altın Kapı’nın arkasına Bizanslılar tarafından yapılan 5 kuleli hisara Fatih Sultan Mehmet tarafından 1458'de yapılan 2 kule ilavesiyle yapı Yedikule diye anılmaya başlanmıştır. Osmanlı hazinesi 16. yüzyılın son çeyreğine kadar bu hisarlarda korunmuştur. Zindan olarak kullanılırken “Kitabeler Kulesi” yabancı siyasiler için, Altın Kapı yanındaki “Piyonlar” ise Müslüman tutuklular için kullanılıyordu. Ünlü tutuklular ise Sultan II. Osman, Çandarlı Halil Paşa Oğulları ve Deli Hüseyin Paşa’dır. Son Abbasi Halifesi Mütevekkil, Avusturya, Fransız ve Rus Sefirleri, Ermeni Patriği Avedik ve Trabzon Rum İmparatoru David Komnenos’tur. Güney piyonundaki “Kanlı Kuyu” çok ünlüdür. Zaman içerisinde hazine, depo ve elçi hapishanesi olarak kullanılan Yedikule günümüzde müze olarak kullanılmakta, çeşitli etkinlik ve konserlere ev sahipliği yapmaktadır.
Yedikule Caddesi, Yedikule.
Pazartesi hariç her gün 09.30-17.00